14 Ocak 2008 Pazartesi

öküzün trenden beklentileri

öküzler ve trenler... cevapsız bir aşk... sorusu bile belli değil daha... trene can verilmemiş henüz yaradan tarafından.. öküz aynı öküz... ve hep öküz olarak kalacak.. öyle yaradılmış velhasıl kelam... Hep bakar öküz arkadaş trene... ve türkü söyler içinden.. kara tren gecikir belki hiç vermez öküz ya işte, yapacak öküzlüğünü... Bir inek mi trenden beklentisi yoksa trenin kendisi mi hala bilinmez ancak öküz aynı öküz... Trenler değişti tabii zamanla.. hızlısını bile çıkarttılar son zamanlarda... O kadar hızlıydı ki hatta takla atıverdi bir çırpıda. ( tamam abarttım takla attı derken ama devrildi işte.. bu da benim öküzlüğüm ) öküz göremedi treni, o kadar hızlıydı yani tren.. öküz hep bekledi, tren hep geldi geçti. Birgün de durup naber öküz kardeş demedi, diyemezdi.. Daha can verilmemişti trene yaradan tarafından... Öküz bakmaya devam etti ve edecek... Öküz aynı öküz... Öküze altın semer vurmuşlar illede öküzüm demiş... Öküz bizim öküz, öküz aynı öküz.... Öküzler, öküzdüler, öküz kalacaklar...

iletişimimiz islami usullere uygun kesilmiştir

İnsnalar arası bir iletişim kesikliği söz konusu son dönemlerde ve bu durum özellikle gençler arasında oluşmakta... Kitle iletişim aracı olarak kullanılan msn , feyzbuk ve diğer arkadaşlık siteleri islami usüllere uygun olarak kişilerin iletişimlerini kesmekte...
Nasıl mı? İslami usullerce görüşülmeyip, elele tutuşulmayıp, tüm dokunmatik eylemlerin dışında sanal olarak sözde iletişimde bulunmaktayız... Aslında iletişememekteyiz. Asosyal olduk ya da oluşturulduk... Bizden sonraki kuşakları düşünemiyorum bile.. Onlar götlerini pc başından kaldırmayacaklar heralde... Acaba bu dünya nüfusunu azaltmak için uygulanan bir eylem mi? bel, boyun kireçlenmesi, ani kalp krizleri, göz bozulmaları, diğer hastalıklar... Hepsi peşi peşine pc başında bir yerlerimize girmekte... Asosyalliğin dibinde kısa ve öz yaşanmakta.
Misal : slm, nbr, ii, u vs vs...

Gurur duy kardeşim!


Dünyanın ilk ve tek ihale ile oyuncu alan ülkesiyiz, yeniliğe açık, Avrupalıyız! Hem kroyuz, hem paramız yok! Sanat yapıyoruz kardeşim, “oyuncuyuz, oyuncular” OYUNCUSUNUZ! Bu tür oyunlara biz gelemeyiz! Bu kadar trajedi bir bünyeye ağır gelir, kaldıramaz hatta. Shakespeare bile bu kadarını yazamaz! Olmak ya da olmamak, oynamak ya da oynamamak, işte bütün mesele bu mu? Mesele bu değil kardeşim! Mesele derinlere dayanıyor! Açıklayayım:

Televizyonun ve Amerikan kültürünün hayatımıza empoze edilmesi ile başladı her şey, her şeyi olduğu gibi bunu da abarttık! Televizyon dünyasına kaptırdık kendimizi, tiyatrolar ve tiyatro oyuncuları değer görmez oldu, yoldan geçen oyuncu oldu! Bir yerlerini açan oyuncu oldu! Halk yavaş yavaş tiyatrodan çekildi ya da çektirildi. Buna karşın bazı yetkililer diyeceklerdir ki “Biz kimseye tiyatroya gitmeyin demedik, herkesin kendi seçimidir.” diye politik bir cevap vereceklerdir. Hayır! İnanmayız bunlara, artık bu kadar yalan fazla! Tiyatro sahnelerini yıktınız, alışveriş merkezi yaptınız, oyuncuları “AÇ” bıraktınız, değer vermediniz! Yavaş yavaş usulca törpülediniz sanatı ve uyuttunuz halkı, bir nevi morfin verdiniz bünyelere, kirlettiniz temiz dünyamızı! Şimdi ise rezilliğinizin son perdesini oynuyorsunuz!

On yılını tiyatroya adamış genç bir tiyatro oyuncusuyum arkadaşlar. Artık sahneye çıkmaya utanıyorum! Halkın karşısına çıkmaya utanıyorum! Tiyatroların başındakilerden utanıyorum! Onlar adına ben utanıyorum! Onların yüzü kızarmaz, onlar utanmaz ama ben çok UTANIYORUM! Fazıl Say haklı mıydı!, Nazım Hikmet oldum olası haklıydı! Bu ülkenin can damarı kopmuştur! Artık millet sanatsızdır! Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu bu Cumhuriyet bunları da görecek miydi? Utanıyorum, çok utanıyorum! Tepkisiz kalmayacağım, tepkisiz bırakmayacağım! BEDELİ NE OLURSA OLSUN! Ben protesto ediyorum, sizi de davet ediyorum! Şehir tiyatroları oyuncusu büyüklerim ve arkadaşlarım sizleri sahneye çıkmamaya davet ediyorum! Yurdun dört bir yanındaki arkadaşlarım sizleri sessiz kalmamaya davet ediyorum! Eskişehir’de tiyatroya gönül vermiş tüm kardeşlerim sizleri tepkisiz kalmamaya çağırıyorum! Yarın bunlar bizim başımıza da gelecektir. Halka morfin, bizlere aba altından sopa gösterilecektir. Magazin ile bunların da üstü kapatılacaktır! Uyuma kardeşim, sessiz kalma sanata gönül vermiş dostum!

Buradan sanatın her alanındaki dostlarımı ve tiyatroya gönül vermiş tüm kardeşlerimi tepkiye çağırıyorum!

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var ya, o koyuyor adama.

Çeviren: Can Yücel
William Shakespeare

Ayakkabı Dili ve Edebiyatı

Efendim zat-ı muhteremler bir televizyon kanalında birbirlerine 10'ar dakika konuşma süresi vererekten 10 dakikalık ayakkabı dili ve edebiyatı parçalıyorlar, arşınladıkları yolun yol olmadığını bilerek yada bilmeyerek, hiç olmadı görmezden gelerekten. Öyle çetrefilli cümleler peşisıra Muhammet Ali yumrukları kıvamında geliyor ki "N'oluyor lan!" dememek içten değil... Öyle bir yıldırım politikası yürütülüyor ki milletin efendisi olan köylü "yüzüklerin efendisi" olarak görülüyor. Tarım, ekonomi sürünüyor, peşisıra anlamsız cümleler tren misali "çıktıkı çıktıkı" devam ediyor... Zaman akıyor, birşeyler değişir gibi gözüküyor, ancak herşey durduğu gibi aynen olduğu yerde duruyor... Garip vesselam bu ayakkabı dili ve edebiyatı...

jipteyim donlayım atraksiyondayım

Hep hayalimdi bu atraksiyon... Ulan bu hafta sayısal çıkacak, 3 gün içinde jipimi alıcam, en güzel donlarımı ayırıp bir çantaya atıcam ve klimalı jipimde atraksiyonlara dalıcam... Hayatımı yaşıyıcam gibi hayallerim her daim olmuştur ve bu haftaki sayısal ile devam etmektedir. Yılbaşı piyango çekimi ile hüsrana uğramış, yılbaşı gecesi bu nedenle 3 kadeh daha fazla içmiştim ( ve ben sanırım bu yüzden sapıtmıştım )

Jipimin tipi öyle güzel olsun istiyorum ki görenler vay tamponuna koyayım gibi tepkilerde bulunsun.. Sonra içerden ben gözükeyim bir anda oha lan tanponumuza koymadan kaçalım cümlesini kursun ezik figüran sonra koşar adım kaçmaya başlasın... Ardından ben heeeyyttt ulan nidaları eşliğinde arabadan pompalı tüfeğimi çıkartayım ve ateş etmeye başlayayım, sonra polisler sarsın heryanımı silahını bırak yoksa ateş ederim desin içlerinden bir dingil... Tamam diyip silahımı bırakayım ve donla olduğum için birşeyler giyeceğimi söyleyeyim. Tam giyinicem derken Jipimlen uzaklara kaçayım.. İşte o anda müzakçaların düğmesine basayım ve Snap the power parçası çalmaya başlasın... Ve bu hayatımın atraksiyon sahnesi olsun... Evet bir film çekilirse böyle birşey olsun ve başrolde de ben olayım...
Powered By Blogger